Meal Seç / Sure Seç

Tekasür Suresi

TÜRKÇE - MUHAMMED ESED KURAN TEFSİRİ


( MUHAMMED ESED KURAN TEFSİRİ )

102 - Tekasür
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA (1)

1 - Otoritelerin çoğunluğuna göre, (9. sure -Tevbe- hariç bütün surelerin başında yer alan) bu ifade Fâtiha'nın ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Bu nedenle 1. ayet olarak numaralandırılmıştır. Bütün diğer örneklerde ise besmele, surelerin başında yer alır ve fakat ayet sayılmaz. Rahmân ve Rahîm ilahî sıfatlarının her ikisi de "bağışlama", "merhamet", "şefkat" anlamına gelen ve fakat daha da kapsayıcı bir mana ifade eden rahmet isminden (bu ismin masdarından) türetilmişlerdir. İlk zamanlardan bu yana İslam alimleri, bu iki terimi birbirinden ayıran anlam nüanslarını tanımlamaya çalışmışlardır. Bu açıklamaların en ikna edici ve sade olanı İbni Kayyım'a aittir (Menâr I, 48'den naklen): (Ona göre,) Rahmân terimi, Allah'ın Varlığı kavramında içkin (mündemiç) bulunan ve ondan koparılması mümkün olmayan rahmet saçıcılığı vasfını kapsarken, Rahîm, bu rahmetin O'nun mahlukatı üzerindeki tezahürünü ve onlar üzerindeki etkisini, başka bir deyişle O'nun aktivite (faaliyet) tarafını ifade eder.

        
Bu ilk dönem Mekkî sure, Kur'an'ın en çarpıcı gaybî haberler veren pasajlarından biridir. Genelde insanın sınırsız ihtirasına ve daha özelde de, içinde bulunduğumuz teknoloji çağında bütün insan topluluklarını baskısı altına alan eğilimlere ışık tutmaktadır.
1. BİR aç-gözlülük saplantısı içindesiniz,
2. mezarlarınıza girinceye dek (süren). (1)

1 - Tekâsür terimi, "çoğaltma için ihtirasla çırpınma", yani taşınır veya taşınmaz, gerçek veya hayalî kazançları arttırma ihtirası anlamına gelir. Yukarıdaki bağlamda bu terim, insanın, daha çok konfor, daha fazla maddî servet, insanlar veya tabiat üzerinde daha güçlü otorite ve kesintisiz bir teknolojik ilerleme için çırpınma saplantısını ifade eder. Bu çabaların, başka her şeyi dışlayan bir şekilde aşırı bir tutku ile sürdürülmesi, insanı her türlü ruhî kavrayıştan ve dolayısıyla tamamiyle manevî/ahlakî değerler üstüne kurulmuş herhangi bir sınırlama ve kısıtlamayı kabullenmekten alıkoyar -ve sonuçta yalnız bireyler değil, bütün bir toplum iç tutarlılığını ve dengesini ve böylece her türlü mutluluk şansını yavaş yavaş yitirir.

3. Ama, zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
4. Evet, evet! (2) Zamanı geldiğinde anlayacaksınız!

2 - Bkz. sure 6, not 31. (Sümme kelimesi Esed tarafından 6:31'de ve bu ayette "Ve bir kez daha" şeklinde çevrilmiş olmasına rağmen, burada tarafımızdan "Evet, evet!" şeklinde karşılık verilmiştir -T.ç.n.)

5. Hayır, [onu] tartışılmaz bir kesinlikle anlasaydınız,
6. [cehennemin] yakıcı ateşini (3) mutlaka görürdünüz!

3 - Zımnen, "kendinizi şimdi içinde bulduğunuz" -yani, temelden yanlış bir hayat tarzının oluşturduğu "yeryüzü cehennemi": insanın doğal çevresinin sürekli olarak tahrip edilmesine ve ölçüsüz, sınırsız "ekonomik büyüme" hedefinin, bütün ruhî ve dinî yönelişlerin izlerini tamamen kaybetmek üzere bulunan insanlığa empoze etme durumunda olduğu -ve günümüzde fiilen empoze ettiği- düş kırıklığı, mutsuzluk ve şaşkınlığa bir işaret.

7. Sonunda onu keskin bir gözle (4) mutlaka göreceksiniz:

4 - Yani, öteki dünyada, kişinin geçmiş fiillerinin gerçek mahiyetini ve insanın hayatın nimetlerini (ne‘îm) yanlış ve müsrifçe kullanarak kendi başına açtığı kaçınılmaz azabı doğrudan ve berrak bir şekilde kavrayarak.

8. ve o Gün hayatın nimetleri[ne karşı yaptıklarınız] için mutlaka sorguya çekileceksiniz!
KURAN uygulamasını telefonunuza siz de yükleyin: